Sheva beni hiç heyecanlandırmıyor, hatta korkutuyor...
Önce Shevchenko, korktum çünkü! Son dönemde basında bir transfer haberi dönmeye başladı, Andriy Shevchenko! Sheva Fenerbahçe taraftarını heyecanlandırıyormuş, beni hiç heyecanlandırmıyor, hatta korkutuyor.
1976 doğumlu 33 yaşını bitirmiş artık 34 yaşının içine girmeye başlamış bir oyuncu beni niye heyecanlandırsın nasıl büyük hedeflere taşısın. İki senedir oynadığı iki kulüpte de hiçbir varlık gösterememiş oyuncu Fenerbahçe’ye nasıl büyük faydalar sağlar. İşin en tehlikeli yanı, bu transfer çokta olası bir transfer. Öyle bomba falan da değil, yaşı itibariyle oyuncu gelir üç kuruş alabilse kulübü Chelsea hemen gönderir, Fenerbahçeliyi dünya yıldızı getirdim diye kandırabileceğiniz (öyle sanacağınız) için Fenerbahçe de ister. Felaket yani, alan razı satan razı! Amerikalıların deyimiyle tam bir “win-win” fiyasko.
Büyük isim getirecekseniz Maradona’yı getirin, o da büyük isim, yaşı 45 ama ismi büyük. Bakınız alacağınız adam santrfor. Agresif olması, pres yapması, güçlü kalması, gol atması lazım. Dinamik olması, iyi zıplaması, korkusuz ve aç olması lazım, yani ununu elemiş ipini asmış adam santrfor olmaz. Şimdi Hagi örneği akıllarına gelenler olacaktır veya Alex’in ağırlığını söyleyecekler. Birincisi orta saha farklıdır, orta saha kalabalıktır. Bazen dört, bazen beş kişiden oluşur. Çok koşanlar az koşanların açığını kapatır, iyi oyuncu zekası ile oyunu yönetip takımını idare edebilir. Merkez konumundaysa idari yönleri öne çıkar aynı mevkideki arkadaşları ile birbirlerini tamamlayan oyuncular oldukları müddetçe de bir bütünü oluştururlar, keza aynı doneler savunma hattı futbolcuları içinde geçerlidir.
Ama forvet, hatta santrfor farklı, onlar yalnızdır kaleci gibidir. Santrfor yırtıcı yaratıcı olmalı, kötü günlerinde takımın, bir hatayı yakalayıp, affetmeyip rakibi yıkmalıdır, takımın hatta ligin kaderini değiştirmelidir. Santrfor böyle olmalıdır, en azından Fenerbahçe’nin santrforu. Aksi takdirde Semih ve Güiza kalsın. Biri Türkiye milli takımının, diğeri İspanya milli takımının santrforu. Daha iyisini alacaksanız alın ama kimseyi kandırmayın. Herkes kafasını kaldırsın ve baksın; bu özelliklerini kaybeden santraforlar hemen kulüplerinden uzaklaştırılmışlardır ve gittikleri yerlerde de hiçbir başarı gösteremeden kaybolup gittiler. Ör: Ronaldinho, Ronaldo (Brezilyalı), Shevchenko, Morientes, bu liste uzar gider…
Gelelim Güiza meselesine, ticarette inat olmaz bazen zararın neresinden dönülürse kardır. Fırsatı kullanan başkan, büyük başkandır inat eden ders almamıştır. Eğer ki Güiza’ya 10 milyon avro veren var da biz satmıyorsak, (sırf 14’e aldı 10’a sattı demesinler diye) bize akıl fikir lazım. Yönetimde özgüven yok demektir, desinler/demesinler diye yaşıyoruz anlamına gelir. Uyanık olalım, Konfederasyon Kupası Fenerbahçe’nin ayağına çok büyük bir son fırsat getirdi üstelik Güiza’nın saçma sapan açıklamaları da cabası. Kredi limitini tüketti, kızımızı vermek için son fırsat, yoksa turşusunu kurarız!
Onyewu’yu alsak harika olur dedik Milan aldı geçmiş olsun. Bırakın bu Poulsen’in peşini artık dedik inat devam ediyor. Artık gelse ne fayda sağlayacak merak ediyorum zaten geleceği de yok. Dünyada defansif orta saha mı yok, gidip baktınız mı kimmiş ABD milli takımının önliberosu! Bu kadar uğraştığınıza değer mi.
Transferde zorlanıyoruz!Çünkü bir futbol şubesi sorumlumuz yok. Başkan her deliğe giremiyor, başkan çünkü. Aykut Kocaman, Cemil Turan bu işlerin adamı değil lisan problemleri var. Ali Koç aynı şekilde ağır patronlardan o da olmaz. Fenerbahçe menajerlerin elinde anlayacağınız. Sevgili başkan çok yazdım yine yazacağım bir Haldun da sana lazım gör artık!
superFB mobil uygulamasıyla spor haberlerine herkesten önce ulaşmak için tıklayın