Minik Aykut, babasının yanına gidip usulca oturdu. Aykut’un babası koyu bir Fenerbahçeli’ydi, ismini de gol kralı Aykut Kocaman’dan almıştı zaten…
Maç başlamak üzeriydi. “Digitürk’ü almakla ne iyi yapmış babam” diye içinden geçirdi minik Aykut… Çok sevdiği Fenerbahçe’nin maçına gidememişti ama televizyondan izleyebiliyordu...
Önce bir canı sıkıldı Aykut’un. Ogün’ü çok seviyordu. Birçok maçta onun sayesinde gol sevinci yaşamıştı. Ama Ogün’ün dizini acıyla tuttuğunu gördü, sonra da sedyeyeyle saha dışına taşınmasını. “Johnson da yok. Ne olacak acaba?” diye geçirdi içinden…
3 yıl önce kahramanı ilan ettiği Baliç kötü oynuyordu. Hep sert bir şut çekmesini ve gol atmasını istedi Baliç’in, ama Baliç eski Baliç değildi… Bencilleşmiş, tembelleşmiş, sinirli biri olup çıkmıştı.
Derken Antep’in golü geliverdi. Ardından ikincisi, ardından üçüncüsü…
Minik Aykut’un gözlerinden yaşlar süzülmeye başlamıştı… Çok sevinmek, çok bağırmak istediği bir maçta bile üzüyordu Fenerbahçe’si onu… Babasına dönüp, “Beni neden Fenerbahçeli yaptın? Neden amcamın oğlu Metin gibi Galatasaraylı olmadım?” diye mırıldandı…
Babası boş boş baktı Aykut’a… “Çünkü ben Fenerbahçeli’ydim. Ve Fenerbahçe şampiyon olmasa da, kupalar alamasa da, hezimetlere uğrasa da bırakamadım” dedi.
İkinci yarıyı seyretmek istemedi minik Aykut… Ama babası bırakmadı. “Dur sana 12 yıl önceki bir maçı anlatayım” dedi ve başladı, “Önce Tanju 3 gol atmıştı…”
***
Babasının anlattıkları inanılmaz şeylerdi. “Neden şimdiki takım böyle maçlar oynamıyordu ki… Mucizeler yaratması için karşısında hep Galatasaray mı olması gerekiyordu?” diye düşündü…
Amcasının oğlu Metin, babasının cep telefonuna mesaj geçmiş ve “Gel seni beni dinle, Galatasaraylı ol” diye yazmıştı…
Ve ikinci yarı için takım sahaya çıktı. Taraftarın, “Buraya gelin söz verin” sözlerini duyunca, “Baba, ben Mustafa Denizli’yi seviyorum. Çok aydınlık yüzlü biri. Onunla 3-0’dan 4-3 kazanabilir miyiz” diye sordu…
Babası gülümsemedi minik Aykut’un… Çünkü 12 yıl önceki maçta yenik tarafı çalıştıran kişinin şimdi Fenerbahçe’nin başında olduğunu söylememişti oğluna…
***
Revivo’yu zaten çok seviyordu. Onun golüyle moral buldu. Rapaiç’le umutlandı. Uche’siyle ayağa fırladı. 3-3’ten sonra da bir daha hiç oturmadı… Rapaiç’in golünden sonra, çılgınca bağırırken, televizyonda gördüğü Aziz Yıldırım’a, “Seni çok seviyorum Aziz amca… İyi ki bu takımı kurmuşsun” diye seslendi…
Hakemin bitiş düdüğüyle birlikte minik Aykut, tezahüratlar yaparak, bayrağını sallayarak evin içinde turlar atmaya başladı… Ardından babasının boynuna sarılıp, “Şimdi neden benim Fenerbahçeli olduğumu anladım” dedi…
Babasının telefonunu eline aldı ve amcasının oğlunun mesajına yanıt verdi: Gel beni dinle, bir daha benimle dalga geçme…
NOT: Bu yazıyı 4-3’lük Gaziantepspor maçından sonra Fotomaç için yazmıştım. Dünkü Gençlerbirliği maçının son saniyesinde gelen golün ardından moral olsun diye bu kez fenerbahce.com okurlarına aktarayım istedim… Çarşamba’dan sonra takımın son durumu ile ilgili yeni bir yazı yollayacağım…