Bilinen adıyla Pierre Van Hooijdonk. Gerçek adıyla Petrus Ferdinandus Johannes Van Hooijdonk. Avrupa'da bilinen lakabıyla Pi-Air (Pierre Havayolları.)
Futbolculuk kariyerine bakıldığında, hiç birinci lig şampiyonluğu yaşamamış, 2'nci liglerde iki kez bu özlemini dindirmiş, Celtic'te İskoçya Kupası'nı kaldırmış.. En büyük başarısına bakınca 2002'de UEFA Kupası'nı kazanmış biri çıkıyor karşımıza.. Ancak Hooijdonk gibi harika bir forvetin kazandığı kupa sayısının az olmasını kariyerine leke gibi yapıştırmak büyük haksızlık olur. Tüm bunlar Hooijdonk gibi bir futbol dehası için cılız kalmış kariyer. 1995-96'da İskoçya'da Celtic formasıyla, 2001-02 sezonunda da Hollanda'da Feyenoord formasıyla gol kralı oldu. Fenerbahçe'ye gelmeden önce Avrupa liglerinde oynadığı 415 maçta attığı 300 gol ve maç başına 0.72 gol ortalaması adeta göz kamaştırdı. Hooijdonk'un golcülüğü, onun özelliklerinden sadece biridir. Hooijdonk’un, asist özelliği, top tekniği, hava hakimiyeti ve harika fizik yapısı modern ve komple bir futbolcuda bulunması gereken özellikler.
Van Hooijdonk ‘Oynadığı her takımda başarıya ulaşmış ender futbolculardan biridir’ desek fazla abartmış olmayız. Ancak Hollandalı futbolcunun bu dehasının yanı sıra, az bilinen, fazla gündeme gelmeyen yönlerini ele alacağız.
Pierre Van Hooijdonk'un kökeni, Karaipler'deki Hollanda Antilleri Adaları’na dayanıyor. Ancak Kıta Avrupası'ndaki Hollanda'da, Rotterdam kenti yakınlarındaki Steenbergen'de dünyaya geldi. Liseye gittiği sırada arkadaşları 'Sen çok zayıfsın. Senden ne sporcu, ne de futbolcu olur' diye alay edince kararını o an verdi. Önce oturduğu semtteki bir takımda idmanlara başladı.. Oradaki hızlı gelişmesi ile kendini gösterdi ve Rossendaal takımının yöneticilerinin dikkatini çekince Hooijdonk, profesyonel hayatına start verdi. İkinci Lig'de mücadele eden Rossendaal'daki ilk yılında fazla forma şansı bulamadığı halde, attığı 6 golle iyi kumaş olduğunu gösterdi.
Sonraki sezonda takımın vazgeçilmez oyuncusu oldu. Attığı 27 golle bu kez NAC Breda'nın dikkatini çekti. Buradaki ilk yılında 20 golde kalırken, 26 gol attığı ikinci sezonda takımını 2.Lig'de şampiyon yaptı ve Hollanda Birinci Ligi'ne yükselmesinde başrolü oynadı.
Aslında Hooijdonk'un çok şanssız olan iki tarafı var. Birincisi hiçbir zaman çok güçlü bir takım kadrosunun içinde yer alamadı. Gerçi oynadığı tüm takımlara (Vitesse ve Benfica hariç) sınıf atlattı. NAC'ı Hollanda 1. Ligi'ne, Nottingham Forest'i de Premier Lig'e çıkarttı. Feyenoord UEFA Şampiyonu olurken aslan payı yine onundu. Ama hiçbir zaman çok iyi bir kadro içinde yer alma şansına sahip olamadı. Tabii bunda kariyerinin zirvesine çıktığında yaşının 35'e dayanmasının da etkisi büyüktü. UEFA şampiyonluğunun kaymağını da forvetteki partneri Danimarkalı Tomasson yedi. Genç Tomasson Milan'ın yolunu tutarken, Hooijdonk kulübünde kalmayı tercih etti.
Hollanda futbolunun en büyük yıldızı olan Cruyff, Ajax'ta oynadığı uzun yıllara rağmen, futbol kariyerinin son yılını Feyenoord'da geçirmişti. Ayrıldığı Ajax'a ise kırgın ve kızgındı. Ama o büyük yıldız Feyenoord'u hiç hesapta yokken, futbol kariyerinin son senesinde Hollanda Ligi Şampiyonluğu'na taşımayı başarmıştı. Cruyff Ajax'lı olarak bilinse de Feyenoord'lu taraftarların arasında ayrı bir yeri vardır. İşte Hooijdonk, Hollanda basınına göre bu büyük sevgiye ortak olan tek futbolcu olmayı başarmıştı.
Hooijdonk'un bir diğer şanssızlığı da Hollanda Milli Takımı'nda oldu. Kariyerinin ilk yıllarında Van Basten, Gullit gibi ustaları geçip şans bulamazdı. Son 7-8 yıllık dönemde ise Kluivert, Nistelrooy gibi starlar ön planda oldu. Gerçi Hooijdonk'un golcü özelliği hep baki kaldı. Ama sonradan geliştirdiği birçok özelliği de, o zamanlar haliyle biraz eksik kalmıştı. Uzun boyunun yanında o zamanlar sadece 78 kilo olan Pierre'in bacakları biraz cılızdı ve mücadele gücü eksikti. Düzenli bir çalışmanın ürünü olan frikik golleri ise ilk zamanlar sayıca azdı, her şeyden önce tecrübesizdi.
Ama ya şimdi!. Bu büyük yıldızın 2004 Avrupa Futbol Şampiyonası öncesinde Hollanda Milli Takımı'nın forvetteki umudu olması ve ilk 11'deki yerini neredeyse sağlama alması futbolun kendisine yaptığı tatlı bir jest oldu. O büyük bir golcü olduğu kadar, komple bir futbolcuydu. Sahada her şeyden önce futbol zekasıyla vardı. Üzerinde 35 yaşın yorgunluğu değil, orta yaşın olgunluğu bulunuyordu.
2001-02 sezonunda Feyenoord, UEFA şampiyonu olurken, bu şampiyonlukta Pierre'in frikik gollerinin katkısı çok büyüktü. Finaldeki rakibi B.Dortmund'un kalesini koruyan ve şimdi Arsenal'li olan kaleci Lehmann bakın kendisi için ne diyor. 'Hooijdonk frikik için topun başına geldiğinde aslında nereye vuracağını biliyordum. Kafama önceden yazmıştım. Topu tahmin ettiğim şekilde ve tahmin ettiğim yere vurdu. Ve ben yine de golü engelleyemedim.'
Hooijdonk'un Fenerbahçe'ye transferi de maceralı oldu. Onu, İngiliz Tottenham da istiyordu. Fenerliler, yakın markajla Hooijdonk'u ikna etmek üzereyken, ezeli rakip Galatasaray devreye girdi. Cim-Bom'un transferi bitirdiği haberi yayılınca Başkan Aziz Yıldırım, gece 03.30'da Teknik Direktör Daum'u da yanına alarak özel bir uçakla Kurtköy Havaalanı'ndan Rotterdam'a uçtu. Nakit parayı ortaya koyarak Hooijdonk'u Fenerli yaptı. Hollandalı star da 12 Temmuz'da İstanbul'a geldi..
Hooijdonk'un İstanbul'u tercihinde bir başka etken de 'Balık'.. Çok seviyor balığı.. Boğaz'ın methini çok duymuş Hollanda'da.. Ve tabii ki balıklarının lezzetini. Hayat arkadaşı Corina ile her hafta bir başka restoran keşfediyor, her seferinde bir başka balığın tadına varıyor..
Corina, hayat arkadaşı.. Ama resmen evli değiller.. Futbolcu eşlerinin de katıldığı toplantılara Corina ile gidiyor. Bu durumun garip karşılanmasını da Hooijdonk garipsiyor. 'Hollanda'da bu tür toplantılar daha sık yapılır. Futbolcular 2-3 haftada bir başka bir kız arkadaşı ile toplantıya katılır' diye şaşkınlığını dile getiriyor.
Bir de oğulları var.. 4 yaşında olan Sidy'ye genellikle Papa diye hitapediyorlar.. Ailesine çok düşkün olan Hooijdonk, gece hayatından uzak duruyor.. Evde kalıp, film izlemeyi tercih ediyor. Aksiyon filmlerine bayılan Hooijdonk'un müzik tercihi ise Türkçe pop.. Mustafa Sandal ve Tarkan hayranı.. 'Onların ritmleri ile kendimi daha canlı, daha aktif, daha keyifli hissediyorum' diyor Hooijdonk..
Ligin geride kalan 28 maçında Fenerbahçe'nin 20 golüne imza koyan Hooijdonk, sadece taraftarların değil, arkadaşlarının da baştacı. Takım içinde en çok kaptan Ümit Özat ile konuşuyor. İdman dışı zamanlarda da biraraya gelerek, takımın sorunlarını görüşüyorlar, çözümler üretmeye çalışıyorlar. Mehmet Yozgatlı'ya frikik çalışması yaptırıyor.. Golcüler, genellikle bencil olur ama Hooijdonk'un böyle bir özelliği yok.. Ankaragücü maçında boşta olan Nobre'ye pas vermeyip golü kendisi attı. Soyunma odasında genç arkadaşına gidip 'Sana pas vermem gerekirdi, özür dilerim' diyerek gönlünü alması, takım içindeki saygınlığını arttırdı..
Hooijdonk, saçlarına çok düşkün.. Hollanda'da özel berberi var ve başkasına gitmiyor. Saçları dalgalı ve bakımı zor olduğu için, gerektiği zaman 2 bin 500 kilometre yol katedip Hollanda'ya gidiyor, kafasını berberinin önüne uzatıyor ve 2 bin 500 kilometre yol daha yapıp dönüyor.
Golf ve masa tenisi, futboldan sonra en çok sevdiği ve uğraştığı spor dalları.
Türkçe dersleri alan Hooijdonk, 'Sokakta karşılaştığım insanlarla kendi dillerinde konuşmak hoşuma gidiyor. En büyük isteğim Türk Milli Marşı'nı öğrenip, seramonilerde söylemek' diyerek insanlara yaklaşımını da sergiliyor.
Hooijdonk, Türkiye'nin bir turizm elçisi gibi de çalışıyor. Sık sık ülkesindeki televizyon kanallarına bağlantılar yaparak İstanbul'un ve Türkiye'nin güzelliklerini anlatıyor. Her ay ülkesine 1500 Fenerbahçe forması gönderiyor. Hollanda'da çok sevilen Hooijdonk'u görmek için özel turlar bile düzenleniyor.
Hiç şampiyonluk yaşamamış olan Hooijdonk, sezon sonu Fenerbahçe forması ile bu özlemini dindirecek gibi görünüyor. Ancak Fenerbahçeliler'in Hooijdonk'a olan aşkı, ona olan sevgisi, ona olan saygısı diner mi bilinmez.. Sarı-Lacivertli camia, Hooijdonk gibi bir futbol dehasını, bir frikik ustasını, bir beyefendi futbolcuyu unutabilir miı.. Sanmıyoruz...