Bu arada, dikkat ediyorum, bazı çok bilmiş yorumlar da durdu. Örneğin, Alex ile Van Hooijdonk’un bir arada oynayamayacağı iddiası. Pierre, dört maçta atılan 9 golün 5’ini atınca, bu konu fazla gündeme getirilmez oldu.
Bir başka klasik eleştiri, Servet’in oynatılmaması gerektiği üzerineydi. Şimdi, Servet övgüsünden geçilmiyor. Tomas ağıtları yakanlar, daha iki-üç hafta önce Tomas için döktükleri gözyaşlarını unuttular. Bir tek Can Bartu, hızını alamayıp, yine Daum’u, bu kez, “Servet’i niçin geçen yıl oynatmadığı için” eleştiriyor.
Benim bildiğim, Daum’un geçen yıl, huzursuz Servet’i bir köşeye çekip, “Antremanlarını hiç aksatma. Hiç moralini bozma. Bu forma gelecek sezonda senin” dediği ve söz verdiği. Sözünü de tuttu. Muhtemelen bir bildiği vardı. Servet’i en iyi şekilde kazanma ve Fenerbahçe’ye ve milli takıma kazandırma yolu belki de buydu. Alpay’ı Daum’un yarattığı unutulmamalı. Ayrıca, Brezilya milli takımının hücuma da katılan stoperi Lucio’yu da Daum’un yarattığını hatırlamak gerek. Zaten, fiziki özellikleri itibarıyla, Servet, Lucio’yu fazlasıyla andırıyor.
Bir başka eleştiri, Ümit Özat’ın solbek mevkiinde oynatılmaması üzerineydi. Ümit Özat, her mevkide olduğu gibi, o pozisyonda da son derece başarılı olunca, o eleştiri de unutuldu.
O unutulan eleştirinin yerini, öyleyse Fabiano niye alındı eleştirisi aldı. Nedense, Fabiano’nun çok yönlü bir oyuncu olduğunu, ya da Daum’un ondan böyle bir cevher üretebileceğini ve üretmekte olduğunu göremiyorlar. Fabiano, Ümit Özat’ın önünde sol kulvarda, eski solaçık tipinde oynayabiliyor. Tuncay, içeri kıvrıldığında, o kulvarı gayet iyi kullanıyor. Hareket halindeyken isabetli orta yapma yeteneği de var. Ayrıca, gol kulvarlarına da sızıyor. Son üç maçı bir gözünüzün önüne getirin. Kaldı ki, Kayseri’de ikinci ön libero olarak oynadı ve hem Aurelio’nun işini kolaylaştırdı; hem de o mevkide pekala oynayabileceğini gösterdi. Fabiano, Aurelio, Alex arasında etkili bir iletişim kurulduğunda –geldikleri futbol ekolleri ve aynı dili konuşmaları itibarıyla- takımın performansının ne kadar artabileceğini hesaplayabiliyor musunuz?
Rüştü meselesine gelince... Geçen yıl, Galatasaray maçından sonra, seyircileri selamlarken Volkan’ın omzunun çıkmasının herkesin yüreğini ağzına getirdiğini bir aklınıza getirin. Bu takım bu yıl Şampiyonlar Ligi’ne katılıyor. Allah göstermesin, Volkan’ın sakatlanması halinde, Süperlig ve Avrupa Şampiyonlar Ligi Recep’le çıkar mı? Bir düşünün...
Peki, kaleyi alacak gibi gözüken Rüştü sakatlanırsa? Volkan var! Volkan, milli takımda da, Rüştü’nün veliahdı zaten.
Fenerbahçe’nin iyi oynamadığı iddiasına gelince...
Takımı dikkatli bir gözle izlerseniz, Fenerbahçe’nin Samsun, İstanbulspor, Kayseri maçlarında takım ve sistem denediğini, yani Şampiyonlar Ligi için, “hazırlık maçları” ya da “antrenman maçları” yaptığını anlarsınız. Bu antrenman maçlarının hepsini kazandı ve her maç aslında 4-0 ortalamalı maçlar olabilecek nitelikteydi. Yani, iyi bir hazırlık dönemi sayılır.
Bu takım, Trabzon’a, Gaziantep’e, Gençlerbirliği’ne, Galatasaray’a, Beşiktaş’a karşı böyle oynamaz. Her maç, biraz da rakibe göre oynanır. Onun için, herkes gönlünü ferah tutsun.
Fenerbahçe, ayrıca, “hazırlık maçları” gözüyle seyredildiğinde, oyun disiplininden ayrılmayan, kendi ceza sahasında pek pozisyon vermeyen ve oldukça bol gol pozisyonuna giren bir takım görüntüsüyle pekala “iyi” oynadı.