Galatasaray'ın yaptığı açıklamadaki bazı beyanlar ya akılalmaz hata olarak adlandırılabilir ya da doğruları saptırmak aracılığıyla algı zehirlenmesi amaçlı sözler...
"...derhal istifa edip taraftarından ve Türk kamuoyundan özür dilemek yerine, artık alışılmış ve eskimiş yöntemlerini tekrarlayarak en yakın rakibini suçlamasını ve de tamamen kendi görevlerini yapmaya çalışan TFF profesyonellerini masum halk kitlelerine hedef göstermesini ve böylece içine düştükleri çıkmazdan kurtulmaya çalışmalarını anlamak mümkün değildir."
Fenerbahçe'nin UEFA Tahkim Kurulu kararı sonrası, basın mensuplarını bilgilendirici toplantıda açıkladığı bilgilere cevaben Galatasaray Spor Kulübü imzasıyla, 17 Temmuz 2013 tarihinde resmi internet sitesi aracılığıyla yayınlanan açıklamanın ilk kısımlarında bu ifadeler yer aldı.
O dönemin "TFF profesyonelleri" olarak, şimdinin Galatasaray İcra Kurulu Başkanı Sayın Lütfi Arıboğan, Galatasaray Sportif AŞ Yönetim Kurulu Üyesi Sayın İlhan Helvacı ve Galatasaray Spor Kulübü Yönetim Kurulu Üyesi Sayın Ebru Köksal işaret edilmiştir.
Şimdi, o döneme geri dönelim ve bu 3 "TFF profesyoneli"nin neler yaptığına bakalım;
18 Temmuz'da Nyon'da ve 22 Ağustos 2011 tarihlerinde İstanbul'da olmak üzere, dönemin TFF Başkanvekili Lütfi Arıboğan ile TFF Hukuk Kurulu Başkanı İlhan Helvacı, Pierre Cornu ile 2 kez görüşme yaptılar. Bu görüşmelerin neticesinde, UEFA TFF'ye bir mektup gönderdi. Daha sonra, bu mektupta UEFA'nın TFF'ye "Fenerbahçe'nin bu haliyle UEFA Şampiyonlar Ligi'nde oynamasında bizce bir mahsur yoktur" dediği ortaya çıktı.
Fenerbahçe'nin UEFA Şampiyonlar Ligi'ne gidememesi sebebiyle CAS'ta açtığı davaya bir savunma gönderen Pierre Cornu, "Arıboğan ve Helvacı, ellerindeki verilere göre, Fenerbahçe'nin şikeye karıştığı kesin şeklinde görüş belirtmişlerdir. Soruşturmadaki diğer kulüpler için ise eldeki bilgilerin açık bir sonuca varma açısından yetersiz olduğu ve şikeye karıştıklarına dair şüphe olduğu söyleniyor", UEFA ise yaptığı savunmasında; "Şayet TFF elinde bulunan delillerden tatmin olmaz ve kulüp yetkililerinin şike yaptığı konusunda karara varamazsa UEFA'ya, kulübü, Şampiyonlar Ligi'nden çekmenin erken karar olduğunu söyleme yetkisindedir. TFF bu savunmayla bize Fenerbahçe'yi ihraç edeceğini bildirmeseydi, biz onu oynatırdık" diyor.
Savcı tarafından iddianame mahkemeye sunulmamış, mahkeme bu iddianameyi kabul etmemiş, iddia edilen suçlarla ilgili savunma yapılmamış olmasına rağmen, görünen o ki Sayın Arıboğan ve Sayın Helvacı, 22 Ağustos'da İstanbul'daki 'içkili' toplantılarında Fenerbahçe'nin şike yaptığına kani olmuşlar.
Ayrıca, UEFA'nın CAS'a gönderdiği savunmanın bir örneği de Türkiye Futbol Federasyonu'na gönderildi. CAS hakemi Sayın Kısmet Erkiner'in daha sonra ortaya çıkardığı üzere, bu belgeler TFF'deki bazı "profesyonel"ler tarafından Mehmet Ali Aydınlar'dan gizlendi. Kısmet Erkiner ayrıca, TFF'nin yeterli delil gelmediğini neden göstererek UEFA baskısına rağmen Fenerbahçe'yi 2011/12 sezonunda UEFA Şampiyonlar Ligi'nde oynatabileceğini dile getirdi.
Bunlarla birlikte, oldukça kritik bir dönemde TFF Hukuk Kurulu Başkanı İlhan Helvacı, UEFA'dan 6 Eylül ve 3 Kasım 2011 tarihlerinde ulaşan belgeleri Mehmet Ali Aydınlar'dan 18 Kasım 2011'e kadar saklayabildi. 3 Kasım'da gelen evrağın, 8 Kasım tarihinde Lütfi Arıboğan'ın CAS'taki avukatı Antonio Rigozzi'de olduğu ortaya çıktı.
Aydınlar'ın kendinden saklanan belgeler nedeniyle 31 Ocak 2012'te istifa etmesinin ardından, Hüsnü Güreli yeni TFF Başkanı belli olana kadar göreve vekalet etti. İddianame kabul edilmiş, savunmalar yapılmaya başlanmışken, TFF Genel Sekreterliği'ni yürüten Sayın Ebru Köksal polis fezlekelerini UEFA'ya gönderdi. (
Bununla ilgili sorularımızı SuperFB olarak 17 Temmuz günü sormuştuk) UEFA müfettişi Palacios, Fenerbahçe'yi polis fezlekeleri üzerinden şikayet etti ve oluşan bu önyargı kırılamadı. Bir diğer iddia ise Ebru Köksal'ın UEFA'ya gönderdiği ve Fenerbahçe'nin şike yapmadığının belli olduğu 2. Etik Kurulu raporundan istediği sayfaları gönderdiği yönünde...
ŞİMDİ SORUYORUZ 'GS' Spor Kulübü'ne; tüm bu yapılanlar "profesyonellik" gereği midir? Yoksa, Galatasaray Spor Kulübü o dönem TFF'ye yerleştirilmiş "profesyonel"leri aracılığıyla gizli işlerini mi yaptırmıştır? Bugün kendi kurum ve kulüp bünyesinde ismi geçen "profesyonel"lere görevler vererek koruması altına mı almıştır?
Tüm bu olayların içerisinde "profesyonel"lik ne yana düşmektedir ve bu "profesyonel"lerin "kendi işini yapmaya çalışması" yukarıda anlatılanlar gibi midir?

superFB mobil uygulamasıyla spor haberlerine herkesten önce ulaşmak için tıklayın