Yazarlar Fenerbahçemiz'i değerlendirdi.

Spor yazarları Fenerbahçemizin dün akşam oynadığı Feyenoord maçını değerlendirdi.



MEHMET DEMİRKOL (FANATİK)

Advocaat böyle istedi

Hollandalı hoca planından vazgeçmedi, Fenerbahçe, savunmacı özelliklere sahip bir orta sahayla oynadı, ama bunu yaparken de rakibe önde bastı.

Advocaat planından vazgeçmedi. Savunmacı özelliklere sahip orta sahasını ve kapladıkları 2. bölgeyi by-pass ederek direkt 3. bölgeye ceza sahasına giden bir direkt oyunla sahaya çıktılar. Bunu yaparken rakibi önde baskıladılar. Stoperlere basmadılar ancak Feyenoord’un oyun kaynağı olan El-Ahmadi’yi sürekli olarak izole ettiler. Bu görev temelde Ozan Tufan’a aitti. Zaten belki de bu yüzden 4-2-3-1 gibi dizildiler. Bu görevde Ozan uzak kaldığında Emenike geri gelerek ona yardımcı oldu. Zaman zaman da Josef de Souza... Faslı oyuncunun içine düştüğü bu mahpusluk Feyenoord’un sezon başından bu yana topu rakip alana taşımaktaki en zorlandığı maça sebebiyet verdi.

Lens mükemmel oynadı

Fenerbahçe açısından yürümeyen yegane durum sol kanadından gelememesi oldu. Sow daha önce sol açık olarak Fenerbahçe’de oynadığında Meireles, Emre ve Topal gibi pas becerisi yüksek bir üçlü vardı. Bu direkt oyunda orta sahanın bir pas oyunu oynaması beklenmiyor. Dolayısıyla Sow için bu oyun oldukça zorlayıcı. Ancak bu, ilk yarıda bir sorun yaratmadı. Çoklukla sağ kanatlarından mükemmele yakın bir oyun oynayan Lens’le çıktılar. Golde de olduğu gibi Ozan ona gerektiğinde çok yakın oynayarak bu kanadı iyi işletti.

Hasan Ali yorulunca...

İkinci yarıda Van Bronckhorst orta sahada yaşadığı oyun kuramama sıkıntısını Berghuis’i biraz geri çekip bir ekstra pas istasyonu yaratarak çözmeye çalıştı. O olmayınca Bilal’i alıp sağ kanada çekti, 3’lü savunmaya dönüp orta saha pas istasyonu sayısını artırıp baskıdan çıktı. Feyenoord 60 dakika mükemmel oynayan Hasan Ali’nin de yorulmasıyla etkili çıkmaya başladı. Bu arada bulunan kontratlardan - özellikle de Lens’in kendi kendine yaratıp kaleciyle karşı karşıya kaçırdığı inanılmaz pozisyondan - yaralanamayınca oyun iyice sıkıştı. Burada Dick Advocaat, Alper-Sow değişikliğiyle orta sahadaki baskıyı yeniden kurmaya çalışmak yerine, Emenike-Van Persie değişikliği yaptı. Ki bu, durumu değiştirmedi. Sahanın en iyisi Lens’in yerine Alper’in girmesiyle iş değişti. Direnç arttı ve maç geldi.

RIDVAN DİLMEN (SABAH)

Futbolda maçlar kazanılır kaybedilir, istenilen skorlar alınamayabilir. Sezon başındaki Monaco maçıyla dünkü maç arasındaki çok büyük fark, Fenerbahçe'nin konsantrasyonu, mücadelesi ve kazanma arzusuydu. Advocaat, 4-3- 3'te kararlı. Aşağı yukarı 10 oyuncusunu kafasında netleştirdi. İlk geldiği günlerdeki deneme yanılma döneminde puan hasarlarıyla da olsa ideali buldu. Sadece Sow'un yerine Volkan Şen oynayacak gibi gözüküyor. Santrforda da Emenike-Sow daha sonra durumlarına göre Van Persie ve Fernandao var ama orta saha bu, savunma bu. Fenerbahçe takımının bugün ilk 11'ini bütün gazeteler, televizyonlar vermişti zaten... Antrenör ideal kadroda ısrarlı.
Feyenoord uzun süredir maç kaybetmediği için özgüvenli başladı ama karşısında sıkı, pres yapan, öne doğru sürekli oynamaya çalışan bir takım gördü. Mücadele etmeyen bir oyuncu dahi yoktu. Ama olumlu yönde sırıtan oyuncu var mıydı, Lens, Souza, Van der Wiel ve yorulana kadar Hasan Ali. Burada Souza ve Ozan'a ayrı bir parantez açmak istiyorum. Kaçırın, bol bol kaçırın... Bir gol kaçırabilirsiniz ama arkanızda Mehmet Topal gibi hepinizin açığını kapatabilecek bir oyuncu varken, son maçlarda yaptığınızı sürekli yapın. Ozan gol atıyor, Souza gol atıyor, gol kaçırıyor ama deniyor. Ben de diyorum Souza gir oralara, yeter ki gir. Ozan sen de gir oralara, yeter ki gir... Kaçırman önemli değil, atacaksın nasıl olsa... Sizin oralara girmeniz öndeki oyuncuların işini kolaylaştırdığı kadar arkadaki oyuncuların da öne çıkmasını, alan daraltmasını dolayısıyla da topun tekrar çabuk kazanılmasını sağlıyor. 2 pozisyon, 2 şut imkanı verdi rakibine. Pozisyonlardan bir tanesi Souza'nın geri pası Kuyt'a, bir tane Kjaer'in ıskası, bir tane de Ozan'ın top kaybıyla şut... İlkini Volkan mükemmel çıkardı, Kuyt'ın ıskasında Volkan'ın üzerinden aşırdı oyuncu. Tahminen Volkan'ın parmaklarından yavaşlayan topu Skrtel çıkardı. Volkan diğer şutları çıkardı. Volkan'dan en uç oyuncuya kadar yüksek konsantrasyon vardı. Özellikle Volkan Şen döndüğünde Fenerbahçe'nin sağ ve sol önde oynayan oyuncuların toplu ve topsuz süratlerini göreceğiz. Hele hele Fenerbahçe 2 farklı öne geçtiği zaman, ki Antep ve bu maçta başaramadı, bu oyuncuların daha fazla özellikleri ortaya çıkacak. Yani dünkü maçta ikinci yarıda da bir gol bulunsaydı bu diriliğiyle Lens, 3-4 tane daha pozisyon bulurdu. Oyuncuların kramp girercesine gösterdiği mücadeleye saygı duyulmalı. Tabii Osmanlıspor maçı önemli bir maç. Rotasyon yapar mı, bilemiyorum ama ikinci maç sonunda grubun lideri olması takımın özgüvenini artırıyordur.
Genel anlamda Fenerbahçe çok uzun yıllardır oynadığı oyundan vazgeçip, bol pas yapan, set hücumlarına kalkan takımdan, öne doğru sürekli hızlı oynamaya çalışan bir takıma doğru dönüşüyor. Buna hafta içindeki bir yazımızda açarak değerlendireceğiz.
Son olarak, bir oyuncuya parantez açmak istiyorum. Feyenoord'un sağ beki Rick Karsdrop'a bayıldım. Henüz 21 yaşında... Bu Karsdrop'u Feyenoord tutamaz, ileride onu büyük takımlarda izleriz.

ERMAN TOROĞLU (SABAH)

Hani bir cümle vardır; herkes rütbesini bilecek. Öyle rotasyon, motasyon derseniz sonra olursunuz patatesyon!

Dünkü 60 dakikada son 2 yıldaki en iyi F.Bahçe vardı sahada... Arkayı ve ortayı kalabalık tutup, kontratakla gittiler. Gittiklerinde Emenike ve Sow'u yalnız bırakmadılar. Orta dörtlüden, hatta arka dörtlünün iki yanından takviyelerle geldiler. Çok da doğru futbol oynadılar. 60'tan sonra fizik hastalığı kendini göstermeye başladı. Bu da normal. Çünkü giden teknik direktör çok farklı işler yapıyordu. Bu F.Bahçe bundan sonra kötü gitmez. Sebebi ne? Bu teknik direktör klasik 11'i bulma yolunda hızla ilerliyor.
Bakınız, Türkiye'de bir son moda çıktı; rotasyon diye... Neymiş efendim lig maçı varmış, Avrupa kupası varmış, kupası varmış. Geçiniz beyler. Bir takımın klasik 11'i vardır, çıkar oynar, iyi oynayamayan veya sakatlanan olursa kenara gelir yerine başkası girer. Aynı kalitede iki tane sağ bek, aynı kalitede iki tane sol bek, aynı kalitede iki tane orta saha gibi futbolda aptal aptal yorumlar olamaz. Önce iyi olan oynar, duruma göre sonra öteki.
Yarım saat F.Bahçe iyi işler yaparken, bireysel olarak hatalar yaparak rakibe pozisyonlar verdiler. Aslında bu pozisyonları takım olarak vermediler. Bakın, bireysel hatalar diyorum. Aynı futbolcular, devamlı oynadıklarında birbirlerini ezbere bilecekler. O zaman çok daha iyi bir görüntü çıkacak. Düşünün, bir Pereira dönemindeki kulübedeki yüz ifadelerini, bir de Advocaat göreve başladıktan sonra kulübedeki yüz ifadelerini... Demek ki bağırıp çağırarak olmuyor. Sahadaki futbolcuyu eğer iyi oynatmak istiyorsanız kulübeyi iyi hazırlayacaksınız. Sahada oynayan futbolcu kulübeye baktığında "Ben sallanırsam o girer" derse siz teknik adam olarak başarılı olursunuz. Futbolcuyu teknik direktör tehdit etmez, futbolcuyu teknik direktör yedek futbolcuyla tehdit eder.
Ön önemlisi dün mücadele etmeyen futbolcu yoktu. Herkes bir şeyler yapmak istedi. Zaten kaliteli oyuncular da var. Bence Fenerbahçe ışığı yakaladı. Aynı yolda devam ederlerse birkaç hafta sonra çok daha iyi bir Fenerbahçe izleyeceğiz. Bakınız, dün F.Bahçe Feyenoord takımının tekerleğine çomağı soktu. Onu döndürtmedi. Bununla da yetinmedi, topu aldığında zaman zaman çok iyi hücum teşebbüsleri yaptılar. Bu maç berabere biter miydi? Bitebilirdi. Ama hiçbir zaman bu yazının şekli değişmezdi. Çünkü bu yazıyı skora göre yazmıyorum. Sahadaki şekle ve mücadeleye göre yazıyorum. Peki Fenerbahçe için bunları yazdıktan sonra Fenerbahçe mükemmel mi diyeceksiniz. Ama çok yapacak işleri var. Bir gün önce Beşiktaş oynadı. Ama Beşiktaş'a göre Fenerbahçe çok daha göze hoş gelen futbol oynadı.

GÜRCAN BİLGİÇ (SABAH)

Demek ki; bazı şeyler unutulmuyor, sadece hatırlanmak için fırsat bekliyormuş. Hepimizin defalarca yaşadığını Hollanda takımı Feyenoord karşısında Fenerbahçe takımı da genleriyle ortaya çıkardı. Bir Avrupalı gibi düşünüp-oynamak, dünkü maçın özetiydi.
Çok havalı gelmişti aslında Hollandalılar.. Dokuz da dokuz gibi bir apoletle iddialı bir maça çıkarken, ilk 45'te "Biz istersek, nefes alabilirsiniz" diyen bir takım buldular karşılarında. Tek farkla biten bu devrede, Feyenoord adına konuşabilecek tek pozisyon kaldı akıllarımızda. Rakibi sıkıştırmak yerine oyunu kontrol etmeyi tercih eden ve gol için yardımlaşma üreten bir ekipti Fenerbahçe. Bu tavırlarını ve duruşlarını 70'e kadar da sürdürdüler. Sonrasında rakibin beraberlik çabası ve isteğiyle tehlikeler gelmeye başladı. O ana kadar Souza ile Fenerbahçe'nin değerlendiremedikleri gibi. Son 20'de değişen dengeye Van Persie ile cevap verdi Advocaat. Feyenoord'da yetişmiş, efsanevi golcüyle gözünü korkutmak istedi rakibinin.
Yine de sezon başı sendromunu yaşıyor, tempoyu zorlayamıyorlardı. Fenerbahçe adına sahanın en diri isminin Lens olması, bu futbolcunun da sezon başı hazırlıklarına Sunderland'de geçirmesinin de altını çizelim.
Lens ve Ozan Tufan'ın ekstra performanslarına, kaleci Volkan Demirel'in de yaptığı katkı ile direnmeye ve ayakta durmaya devam etti Fenerbahçe. Seyircisini ve takımının çok önemli oyuncularını kaybetmiş olmalarına, bir futbol cahili ve onu görevde tutanlar ile sanki sabote edilmelerine rağmen, daha iyi yapabileceklerini göstermek adına mücadele ettiler.
Dick Advocaat, takımın tüm iplerini eline aldığı son üç maçta, takım oyunundaki gelişmeyi gözle görülür şekilde yükseltti. Fizik gücüne de dakika dakika ekleme yapıyor. Bu galibiyet ile gruptaki umutları sıcak tutmakla kalmadı, üç maç üst üste gelen galibiyet serisi ile de oyuncularına "büyük takımda" oynadıklarını hatırlattı.

AHMET ÇAKAR (SABAH)

Feyenoord deyip geçmeyin. Bir Barcelona değil ama sonuçta Hollanda ligi lideri

Fenerbahçe uzun haftalardır ilk defa böylesine mükemmel oynadı. Özellikle top rakipteyken takım dizilişi, alan daraltma ve hamle zamanlaması konusunda çok başarılıydılar.
Feyenoord deyip geçmeyin.
Bir Barcelona değil ama sonuçta Hollanda ligi lideri ve ilk maçında da Manchester United'ı yendi... Son 10-15 dakikalık bölüm dışında mutlak kontrol Fenerbahçe'de idi. Her oyuncu çok iyi oynadı. Ama bazılarına özel paragraf açmak lazım.
Örneğin Emenike...
İlk yarıda Kuyt çıkarken topu kaptırdı.
Ozan, Emenike'yi gördü. Emenike de çaprazdan çok zor bir pozisyonda vurabileceği yegane yere vurdu ve gol oldu. Gelelim Lens'e; çok yerinde ve başarılı bir transfer...
Fenerbahçe'ye de çabuk uyum sağladı. Dün gece Mehmet Topal, Josef ve Ozan Tufan özelikle top rakipteyken orta saha oyuncularının nasıl oynaması gerektiği konusunda ders verdiler. Ve tabii Hasan Ali...
Belki de Fenerbahçe'nin en iyi niyetli en çalışkan futbolcusu...
Mükemmel bir ilk yarı ve ikinci yarıda art arda kaçan goller... Golleri kaçıran Josef de Souza... Golleri kaçırması kötü ama sürekli ceza alanına girip forveti desteklemesi son haftalardaki olumlu gelişme...
Gelelim Skrtel ve Kjaer'e...
Rakip santrfor Jörgensen'e adeta yapıştılar. Yüzünü dönemedi, topla buluşamadı adeta silindi. Ayrıca Skrtel dün gece belki de galibiyeti kurtaran isim oldu. Topal'ın hatalı geri pasını yakalayan Kuyt'ın vuruşu dışında yakalanan bir pozisyonda Feyenoord tam golü buluyordu ki Skrtel çizginin bir adım gerisinden çabukluğuyla golü kurtardı.
Sonuçta Fenerbahçe sadece skor olarak değil skordan da öte futbol olarak çok ama çok olumlu bir görüntü sergiledi. Şimdi bu görüntünün sadece bir maçla kalmayıp bundan sonraki maçlara da yansıması gerekiyor.. Eğer dün geceki performansı lig maçlarında da sergilemeye devam ederlerse Fenerbahçe tekrar şampiyonluk yarışında iddialı duruma gelebilir. Tıpkı dün gece UEFA Avrupa Ligi'nde iddialı duruma geldikleri gibi...

UĞUR MELEKE - HÜRRİYET

Evet Advocaat’ın elinde bir on numarası yok. Ama Souza ve Ozan, iki adet sekiz buçuk olma yolundalar. Advocaat’a da bu yakışır: Var olana küsmemek. Vazgeçmemek. Eldekini geliştirmek. Ozan ve Souza’yı geliştirebiliyorsa, Salih’i de geliştirmeli hoca.

ŞANSAL BÜYÜKA - MİLLİYET

Fenerbahçe’nin 2014’te şampiyon olduğu yıldan bu yana “yüreğini“ bu kadar ortaya koyarak oynadığı bir başka maçı görmedim... Bir başka sonuç olsa da bu görüşüm asla değişmezdi... Fenerbahçe iki yıldır kaybettiği yüreğini, mücadelesini, hızlı oyununu kendi liginde 7’de 7 yapan Feyenoord karşısında yakaladı... Öyle ki o “yenilmez“ Feyenoord’u özellikle ilk yarıda yedi bitirdi... Fenerbahçe’nin ve maçın tek golü için “Kuyt’ın büyük hatası“ demek, Lens’in ölümüne mücadelesine haksızlık olur... Elbette Ozan‘ın asisti değerli, elbette Emenike‘nin gol olan vuruşu çok daha önemli... Ama asisti de, golü de değerli kılan, Lens‘in olağanüstü bir çabayla Kuyt’ın ayağından o topu çalması oldu... “Kuyt kaybetti“ diyenlere, ben de “Lens kazandı“ diyorum...

Aslında Lens ve bütün Fenerbahçe takımı 70 dakika boyunca sahanın her yerinde ve her saniyesinde tam saha baskı uyguladı... Fenerbahçe’de biz bu baskıyı çoktan unutmuştuk... Bu maç Fenerbahçe’nin unuttuklarını hatırlama maçıydı... Tam saha baskı, gücünün son damlasına kadar mücadele, profesyonelliğe rağmen “adanmışlık“ duygusu, hepsi vardı Fenerbahçe’de...
Doğal olarak son yirmi dakikada Fenerbahçeli oyuncular yorgunluktan adeta “bitme“ noktasına gelince, Feyenoord‘ta oyuna Bilal adında ele avuca sığmaz bir Türk oyuncu girince, dengeler ve baskı Hollanda takımına geçti... O dakikalarda da elbette Volkan’ın kalede güvenli duruşu, Skrtel’in kaleye girmekte olan topu çıkarışı Feyenoord’a hak etmediği bir maçta puan alma şansını vermedi...
Şunu kabul edelim, Advocaat yönetimindeki Fenerbahçe hızla düzeliyor, hızla savaşcı bir kimliğe bürünüyor... Lens çok önemli işler yapacak gibi görünüyor... Van der Wiel belki de geldiği günden beri ilk kez kendisine bu kadar güven duyulan bir maç oynadı... Advocaat ile birlikte Souza’yı da, Ozan Tufan’ı da rakip ceza alanının içinde çok daha fazla görür olduk... Ozan Tufan, akşamın en etkili isimlerinden biri olarak öne çıktı... Elbette Emenike’nin hırsı, hızı ve fiziki mücadelesi çok işe yarıyor... Ama Emenike‘yi iyi idare etmek lazım... Biraz sıcak temas oldu mu adamın sigortaları ısınıyor... Aman dikkat...
Hasan Ali’nin hakkını da teslim edelim... “At sahibine göre kişner“ demişler, doğru... Advocaat, son Gaziantepspor maçının basın toplantısında ”kendimizi seyirciye beğendireceğiz ve bu tribünlere getireceğiz“ demişti... Hollandalı hoca geldiği günden beri Fenerbahçeli oyuncularda bireysel, Fenerbahçe’de ise takım olarak futbol adına önemli gelişmeler var... Teknik Direktör Advocaat, Fenerbahçe’ye geç gelişin açıklarını kapatıyor...

SERDAR ALİ ÇELİKLER (HBAERTURK)

Dick Advocaat’ın gelişinden bu yana en iyi Fenerbahçe’yi seyrettik dün akşam. Hollandalı hoca, tam anlamıyla damga vurdu dünkü maça.
Kalitesi tartışılır, hatta tartışılmaz, kalitesi açıkçası yetersiz olan bir takım için doğru bir mantalite ile sahadaydı. Bir kere ilk defa 4-2-3-1 gibi dizildiler; Josef’in de öne geçmesiyle 4-1-4-1’lere dönen; önde baskı yapmaya çalışan atletizmin hakkını veren bir takım vardı sahada. Ama benim açımdan en önemlisi, en sevindiricisi oyun stratejisiydi. Dick, ilk defa orta alanda pasla masla uğraşmayıp DİKİNE OYUN’a döndü. Antep maçının ilk yarısında da görmüştük bu sistemi ama o maçta tam uygulanamamıştı. Dün ayağında fazla top tutmayan Şen de olmayınca Kjaer’den, Skrtel’den, beklerden uzun gönderilen top, seken ribaundlara baskı ve Lens ile hücum alanında yetenek beklentisi.. Takipçilerim de bilir ki ben bu futbolu seviyorum. İlk 35 dakikalık futbol Avrupa’nın önemli takımlarında gördüğümüz tempoya, driplinge, önde baskı anlayışına, pozisyon bulma iştahına, rakibin ensesinde nefes hissettirip basmaya kadar tüm özelliklere haizdi. Bu anlamda hem Advocaat’ı hem de candan oynayan oyuncuları kutlarım. Bu devrede Hollanda ligi lideri kaleye gelemedi. Golün Kuyt’ın hatasıyla başlaması da tatlı bir tesadüftü. 65’e kadar görüntü sürdü ama tıpkı Antep maçı gibi Fener yine yoruldu. Kondisyon, bu oyun tarzında şart. Bu konuda eksik varsa da Pereira’nın mirasıdır. 65-75 arası Feyenoord Bilal’in de oyuna dahli ile oyuna ağırlığını koysa da rakibi heyecanlandıran 3 pozisyonun 3’ü de bireysel hatalar (2 Kjaer, 1 Topal) sonucu oluştu. Yani tempo yapıp dikine oynamaya çalışan, önde basmaya çalışan F.Bahçe hiç pozisyon hatası yapmadı. Antep maçından farklı olarak bu kez Advocaat da uyumadı ve zamanında oyuncu değişikleri ile kontrolü de sağladı. Maçla ilgili 2 eleştirim var. Birincisi bu kadar pozisyona girip atamıyorsanız hep endişeli oluyorsunuz. İkincisi Topal-Kjaer’in bireysel hataları. Ve belki 70 civarında Sow yerine Alper hamlesi olabilirdi. Böylelikle orta alan direnci de biraz daha artabilirdi. Sonuç olarak artık DİKEY OYUN’a meyleden bir genel stratejisi, 4-2-3-1 gibi durup rakibin ön orta alan oyuncularına baskı yapma gibi maça özel planı olan F.Bahçe’yi beğendim. Maçı hak ederek kazanıp lider oldular. Bakalım kapanan takımlara karşı bu oyun tarzı nasıl iş yapacak?
- ZEMİN: Bu kadar kalitesiz bir zemin F.Bahçe’ye yakışmıyor.
+ LENS: Harika top oynadı.
+ HASAN ALİ: O da şahane oynadı. Alkışı hak etti.
+ BİLAL: O girmese Feyenoord, Fener yarı alanından Fener kalesine gelemeyecek gibiydi. Çok beğendim.



superFB mobil uygulamasıyla spor haberlerine herkesten önce ulaşmak için tıklayın

  Ana Sayfaya Dön
SüperFB Anasayfasına Dön